15 Ekim 2011 Cumartesi

pred 485 ikinci hafta

2. hafta. İnanç Hoca’nın yeni oyunlarıyla daha bir kaynaştık. 1,2,3 numaraları yerine yaptığımız hareketler müthiş, ve bazı arkadaşlarda ise çok orijinaldi. Önce 2 yerine bir tavır bulduk. Sonra 3, sonra 1. Oyunun başında çokça şaşırsak, hatalar yapsak da sonra hemen alışıyor ve daha az hata yapmaya başlıyorduk. Beyinin yeni programa, yeni bir sisteme hemen alıştığını gözlemledik. İnanç Hoca’nın da dediği gibi:

“hangi tür hangi boyutta bir arabaya binerseniz binin, hemen ona göre bir kullanım tarzı geliştirir, hemen o aracı vucudunuzun bir parçası gibi hisseder ve o dikkatle sürersiniz”.

Oyun bize beynin herşeye zamanla (bu zaman cok kısa, uzun, ya da cok uzun olabilir) alışacağını gösterdi. Aynı şekilde, ikili bir diğer oyunda da elimizi arkadaşımızın yüzüne belli bir mesafeden tuttuk ve elimiz nereye hareket ederse, arkadaşımız avcumuzun içine odaklı bir şekilde mesafeyi koruyarak, hep oraya doğru yol aldı. Bu da yine, beynin uyum sağlama ozelliğini gösterdi bize. Yine aynı amaçla, ikili oyunlarımızda sadece soruya soruyla karşılık verme, cümlelerimize hep aynı harfle başlama oyunlarını oynadık.

Bir diğer aktivite ise mimikle bir ifadenin 3 yada 4 kişi ile dereceli olarak sergilenmesiydi. Bir duygunun, en zayıf mimiğinden en kuvvetlisine kadar gösterilmesi. İnsanın, o anki duygunun yoğunluğuna göre yüzü bir hâl içine giriyordu. İnsan yüzünün verdiği tepkinin sınırı, oluşan bir olayın yoğunluğuyla doğru orantılıymış meğer. Bu oyuna daha sonra jestlerimizi de kattık. Bazen biraz daha kolay bazen de biraz daha zor oldu. Hele hele, oyunu oynayan kişilere sınıftakilerin orijinal duygular yaptırtması baya bir zorladı sahnedeki arkadaşlari :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder